İstanbul’un en sakin ve keyifli yerlerinden Yeniköy’de sokakla içiçe geçmiş, huzurlu bir ofiste, genç bir kadro ile çalışan Uras&Dilekçi Mimarlık ofisinin kurucu ortağı Durmuş Dilekçi, bu ay “Arşiv” bölümümüzün konuğu oldu. Kendilerini “yüksek düzeyde yaratıcılık ve araştırma odaklı, geliştirilmiş yapı sistemleri ve uygulama deneyimleri üzerinde yoğunlaşmış bir mimarlık ofisi olarak tanımlayan Uras&Dilekçi Mimarlık, projelerinin detaylı bilgileri ile arkiv.com.tr’de yerini alan mimarlık ofislerinden… Durmuş Dilekçi’ye tasarımlarını yaparken iç mekan kurgusu hakkındaki fikirlerini ve mimarlık oluşumlarını sorduk.
Home Art, Nisan 2010
İstanbul’un en sakin ve keyifli yerlerinden Yeniköy’de sokakla içiçe geçmiş, huzurlu bir ofiste, genç bir kadro ile çalışan Uras&Dilekçi Mimarlık ofisinin kurucu ortağı Durmuş Dilekçi, bu ay “Arşiv” bölümümüzün konuğu oldu. Kendilerini “yüksek düzeyde yaratıcılık ve araştırma odaklı, geliştirilmiş yapı sistemleri ve uygulama deneyimleri üzerinde yoğunlaşmış bir mimarlık ofisi olarak tanımlayan Uras&Dilekçi Mimarlık, projelerinin detaylı bilgileri ile arkiv.com.tr’de yerini alan mimarlık ofislerinden… Durmuş Dilekçi’ye tasarımlarını yaparken iç mekan kurgusu hakkındaki fikirlerini ve mimarlık oluşumlarını sorduk.
Home Art, Nisan 2010
Ofisinizin işleyiş biçimi ve ofisiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Düşünce mekanizmasını çok yönlü kullanabilme, onu geliştirecek kaynakları araştırma ve sistem üretme üzerine yoğunlaşmakta. Mimar, bu anlamda mimarlığın dışındaki alanlardan daha iyi beslenebilmekte. İçinde bir meydan okuma barındırmalı ve kondisyonunu üst seviyeye çıkartmalı. Ofis işleyişini bu çizgi üzerinde kurguluyoruz. Konunun kendisinden çok, bizde bulduğu karşılık en önemli etken. Her türlü konu, değişken boyutlarda bizim önümüze gelebilmekte... Zaten böyle de olmalı, limitsiz, engelsiz konu sadece fikir üretmek olduğu sürece...
Her şart altında hazırlıklı olmalıyız. Daha önce kendi sorduğu sorulara aradığı yanıtlar daha sonra ona sorulacak olan sorulara verebileceği düşünülmüş cevapları oluşturur. Sorularınız olmazsa an geldiğinde verdiğiniz cevaplar, ancak gördükleriniz olur. Mimari gibi ağır hareket eden bir disiplinde kendi sorularınızı üretmelisiniz...
Malzeme tercihinizi nasıl belirliyorsunuz? Sizin için 'ayrıcalıklı' malzemeler var mı, yoksa projelerizin genel yapısı mı belirleyici oluyor?**** Malzeme konusunda ciddi bir karmaşa var. Mimarın seçeneklerini arttırıyor gibi gözükmekle birlikte, sadece türev ve imitasyon çeşitlerinin arttırıldığı, -mişler alanını yaratıyor. Ruhu, dokunduğunda hissi, sıcaklığı olmayan malzemeler. Herşey var hiçbir şey yok.
Yapının vücudu gibi çalışan malzeme, günümüzde yerini sadece elbise gibi çalışan bir kurguya terketti. Mimari ürün artık malzemenin yalın ifadesinden uzak, materyallerle giydirilmekte. Ahşapmış gibi, betonmuş gibi, çelikmiş gibi kompozit malzemeler... Biz hala gerçekte “kendi” olanı kullanmaya çalışıyoruz. Mimaride bakışımızla aynı parallelikte... Malzemenin yalansız, brütal, saf ifadesi bizim için aslolan.
Mimari ifadeyi güçlü kılan en önemli faktörler, yapısal sistemi, malzemesi ve mimari kurgusunun birlikteliği ile ortaya çıkan yapılardır. Bu da beni malzeme olarak strüktürel, dayanımsal, etkileşimsel olarak içinde yenilik baırndıran malzemeler konusunda heyecanlandırıyor. Günümüzde çoğunlukla sadece havacılık ve uzay, denizaltı, teknoloji ve spor gibi alanlarda geliştirilen malzemeler buna imkân tanıyor. Mikrochiplerde kullanılan carbonfiber 0,05 mm’lik kağıdın çeliğin 500 katı performansa sahip olması ve mimaride kullanılabilirliklerini hayal etmek daha dürüst geliyor.
İç mekan tasarımı konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu konuda ofis içinde nasıl organize oluyorsunuz?
Bizler yapıları, farklı yükseklik ve noktalardan insan ölçeğinde veya kent ölçeğinde bakarak bir bütün olarak tasarlarız. İç mekân tasarımlarında ise mekân-insan ilişkisi farklı bir boyuta taşınmakta. Daha hisse ve duygulara yönelik bir boyut bu, ışıkla malzemeyle, insanla şekilenmiş...
Yoksa mimari tasarımın içinde yer alan tüm disiplinler için yaklaşım metodolojisinde bir farklılık yoktur. Konunun gelişi, etüd süreçleri aynıdır. Benim için kişisel alanların planlanması daha zor... Mekanların geniş kitlelerce paylaşımı arttıkça, geri kazanımlar, beslenmeler, keyifler de artmakta.
İç mekan projelerinde en önemli faktör işveren... İşverenin talepleri, kriterleri, dünya görüşü projenin en önemli girdileri. Bu sebeple mimarın seçici davranması gerekiyor. Kendisini özgür hissedebileceği alanlar yaratıp yaratamayacağı konusunda.
Kısa sürelerde tamamlanmaları sebebiyle, fikrin orjinalliği, deformasyona uğramadan proje inşa edilir. Bu sebeple mimariye göre geri beslemesi daha hızlı olmaktadır. Süreç içinde konsantrasyon ve organizasyon üst seviyede olmalı.
En sevdiginiz ve içinize sinerek tasarladığınız mimari projeniz hangisidir?
Hiç bir zaman “en”lerim yoktur. Yaptığım herşey benim için ancak tutkuyla yapılır. Her yeni proje, bir önceki üzerine bir taş koyabiliyorsa doğru çizgide ilerliyordur. İyi bir müşteriniz olduğu sürece tüm projeler kendi yolculuğunu yapar.
Ancak son dönemde yatırım projeleri, mimarları sahipsiz binalar yapmak zorunda bıraktı. Rahatsızlık veren durum da budur.