Mimarlık bir uyum ve düzen sanatıdır

Murat Kader büyük ölçekli bir çok projeye imza atmış bir mimar... İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden sonra University of Pennsylvania'da master eğitimini tamamlayıp, Behruz Çinici Mimarlık Bürosu'nda, Avusturya Viyana'da Marshalek&Laughclater Mimarlık Bürosu'nda ve Boston'da Arch. Standford Wilk Bürosu'nda mimar olarak çalışıp tecrübe edinmiş.1995 yılında Yüksek Mimar Sema Eser Özsaruhan ile birlikte kurduğu iki design group ile yurtiçi ve yurtdışında mimari tasarım ve uygulama çalışmalarını sürdürüyor.

Murat Kader büyük ölçekli bir çok projeye imza atmış bir mimar... İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden sonra University of Pennsylvania'da master eğitimini tamamlayıp, Behruz Çinici Mimarlık Bürosu'nda, Avusturya Viyana'da Marshalek&Laughclater Mimarlık Bürosu'nda ve Boston'da Arch. Standford Wilk Bürosu'nda mimar olarak çalışıp tecrübe edinmiş.1995 yılında Yüksek Mimar Sema Eser Özsaruhan ile birlikte kurduğu iki design group ile yurtiçi ve yurtdışında mimari tasarım ve uygulama çalışmalarını sürdürüyor.

Murat Kader’in mimarlıktaki ilgi alanları yapım teknolojileri ve tasarım yönetimidir. Mühendislik, şehircilik ve tasarım birikimleriyle yakından ilişkilenen ve sürekli bir araştırmaya dayanan dinamik ve ilerici mekânlar, Kader’in mimari yaklaşımının temelini oluşturuyor.

Şimdiye kadar yurt içi ve yurtdışında çok sayıda proje tasarlayan Kader, Emaar Square, Tema Park, Vadi İstanbul, Richmond Nua Wellness gibi büyük ölçekli projelerin mimarı.Yurtdışında da Rusya Federasyonu’na bağlı Kuzey Osetya - Alania Cumhuriyeti’ndeki Vladikavkaz Spor Kulübü için tasarladığı Vladikavkaz Stadyumu, Libya Bingazi’de kenti sahil şeridiyle yeniden bütünleştiren bir proje olan Tatweer AVM gibi projeler sayılabilir. Dört katlı ofis binalarında yaklaşık 65 mimarla çalışıyor ve Türkiye’nin en büyük tasarım şirketleri arasında yer alıyor.

Projeleri 11 ayrı stüdyo ile yürütüyor. Bunun nedeni de mimarlık eğitiminin temelinde olan kolektif çalışma ortamı kültürü. Her proje ilerlerken, tasarım sürecinde karşılıklı fikir alışverişini projeleri zenginleştirdiğini düşünen Murat Kader, bu yöntemle daha nitelikli bir mimarinin ortaya konulduğuna inanıyor. İki design group olarak projelerini farklı tasarım gruplarında farklı tasarım formasyonu ve deneyimindeki ekiplerle ilerletmeyi doğru buluyor.Ortağı Sema Eser Saruhan ile birlikte ofisteki rollerinin, tasarım süreci ilerlerken ekiplere genel bakış açısını, ana fikirleri projenin detaylarında da devam etmesini sağlamak olduğuna kanaat getirmişler. İki ortak kendilerini bilfiil bu kolektif çalışma ortamının parçası olarak görüyorlar. Ekipler arasındaki yatay koordinasyonla, bir stüdyo dâhilinde edinilen projedeneyimi aynı zamanda farklı bir projeye de aktarmış oluyorlarmış. Sanırız bu durum da ofisgenelinde sağlanan bilgi ve birikimin yaygınlaşması ve deneyimin kurumsallaşması anlamına geliyor.

Mimarlığın bir uyum ve düzen sanatı olduğunu dile getiren Kader, mimarlıktan yaşadığımız, çalıştığımız ve dinlendiğimiz mekânlara uyum, düzen ve güzellik taşıması beklenildiğini düşünüyor. Mimarlar olarak da bu süreçte günlük yaşamlarından, ailelerinden hatta sağlıklarından ödün verircesine bir tempoyla çalıştıklarını ifade ediyor. Mimarlığın öğrencilikten beri sürekli daha iyi olanı arayıp bulma merakı ise çalışma hayatını yaşamlarının merkezine taşımış. Ve bunu radikal bir karar ile değiştirerek, iki design group’ta bu süreçleri, daha insani düzeylere çekmek için bir yöntem uygulamaya başlamış. Projeleri bir planlama sürecinden geçirerek haftalık iş programları halinde paketleyerek geliştiriyorlarmış. Bu sayede günlük çalışma süreci her bir mimar için belirlenmiş olup, o doğrultuda projelerde çalışılıyormuş. Mimarlar için de çalışma koşullarına düzen getirmek yine kendi sorumluluklarında diye ifade eden iki design group kurucu ortağı Murat Kader ile bu ay söyleştik. Kendisine yeni projelerini, çalışma disiplinini ve son zamanlarda üzerinde çok konuşulan Spine Tower konusunu sorduk.

Güncel projeleriniz arasında hangileri var?
Hali hazırda inşası devam eden Emaar Square, Vadi İstanbul, Tema İstanbul, Eclipse Maslak,Osetya’da inşa edilen Vladikavkaz Stadyumu, Azerbaycan’da Gümrük Akademisi projeleribulunuyor. Ayrıca yapımı tamamlanmış, Spine Tower, Adana Sheraton, Papirus Plaza, Ziyal Plaza ve Societa Ofis’i, ayrıca Tanzanya’da master planıyla birlikte Safari City isimli yepyeni bir kent tasarladığımızı söyleyebilirim.

İstanbul’da inşa edilen Vadistanbul projesini anlatabilir misiniz? Bu proje Cendere’yinasıl değiştirecek sizce?
Vadistanbul Projesi bizlerin mimarlık serüveninde bir kilit taşı. İstanbul’un 21.yüzyıldaki çağdaş mimarlık örneklerinden biri. Aynı zamanda da Türkiye’nin mimarlık tarihinde ise yepyeni bir örnek…

Vadistanbul bir kent projesi olup, kaybolma riski altındaki bir doğal çevreyi yeniden şehre kazandırması açısından son derece önemli. İstanbul’un uluslararası metropollerle ekonomik, sosyal ve kültürel alanda rekabet düzeyini arttıran yeni bir yaşam koridorunu hayata geçiriyor.iki design group olarak bu projenin bir parçası olmanın heyecanını ve gururunu taşıyoruz.

İlk 5 kilometrelik bölüm şehir merkezine bir geçit yolu olarak tasarlandı. Sanayi tesislerinden arınan alanın tekrardan doğal özelliklerine kavuşması amaçlandı. Vadistanbul, doğayı şehre taşıyarak doğayla kaynaşan bir yaşam çevresi ortaya koyuyor. Bu bakımdan yakın çevresindeki Maslak ve Büyükdere Caddesi’ndeki kentsel merkezlere alternatif, doğayla barışık bir kent odağı olarak gelişiyor.

Doğayla ilişkisi nasıl?
Vadistanbul aynı zamanda kentin doğal alanlarına olan baskıyı kontrol altına almak adına hayati bir misyon üstleniyor. İstanbul’un kuzeyindeki doğal alanlarla kent arasında bir köprü olan Cendere vadisinde eski sanayi alanlarını dönüştürerek, vadiye doğal özelliklerini yeniden kazandırıyor.

Geçtiğimiz günlerde Spine Tower projeniz ile ilgili bir basın açıklamasında bulundunuz? Bir meslektaşınızın iddialarını yanıtlamak üzere yaptığınız bu açıklamayı sizden dinleyebilir miyiz?
Asılsız bir iddiaydı. Gereğince yanıt verdik, açıklama metnimizi aşağıda bulabilirsiniz:Akasya Acıbadem Koru Kulesi mimarı Mehpare Evrenol, böyle düşünmüş ve 12.07.2013 tarihinde İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne delil tespiti isteminde bulunmuştur. Müracaatı 2013/42 D.İşler sayısı ile işleme alınmış ve her iki bina mahkeme kararı ile resen seçilen İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü resmi bilirkişisi tarafından incelenmiş ve sadece cephe karakterizasyonu ve düzenindeki benzerlik yüzde 10 olarak belirlenmiştir.

Mahkemece atanan bilirkişi incelemesi ve tespit aşamasında şirketimize hiç haber verilmemiş, projemiz incelenmemiş ve incelemede kabul etmediğimiz metodlar kullanılmıştır. Bu konuda 08.11.2013 tarihinde mahkemesine avukatımız Cemal Sedat Dayıoğlu eliyle itiraz dilekçesi verilmiş ve yüzde 10 oranındaki benzerlik dahi kabul edilmeyerek itiraz edilmiştir.

Mahkeme bilirkişisinden beklediği sonucu alamayan Y.Mimar Mehpare Evrenol, bu kez TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi yönetim kuruluna bir başvuru yapmıştır. 03.12.2013 tarihli şikâyet üzerine yönetim kurulu inceleme yapmış ve 09.12.2013 tarihinde aşağıdaki raporu hazırlamıştır:

“İnceleme konusu binaların cephelerinin benzerliği dilekçe eki fotoğrafların karşılaştırılması ile değerlendirilmiştir. İlk bakışta bina cephelerinde benzerlik gözlenmekle beraber, binaların birbirinden farklı olduğu belirlenmiştir. Mimar Murat Kader’in tasarımını gerçekleştirdiği söz konusu bina mimari projelerini hazırlarken Y.Mimar Mehpare Evrenol’un binasından esinlenmediği, gerek Y.Mimar Mehpare Evrenol, gerekse Mimar Murat Kader’in dünyada çeşitli ülkelerde inşa edilmiş oval ve dairesel planlı yüksek yapılardan esinlendikleri kanaatine varılmıştır”.

Sonuç olarak 21 Mayıs 2014 tarihinde basına yansıyan Y.Mimar Mehpare Evrenol’un yaptığı basın açıklaması gerçekleri yansıtmamaktadır. Evrenol, mahkeme bilirkişi incelemesi ile ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi raporları ile doğrulatamadığı gerçek dışı tezini, bu kez olayın gündemde olmasını fırsat bilerek basın ile paylaşım yapmak suretiyle ortaya atmıştır.

Bu konuyla ilgili tüm hukuki ve ticari haklarımızın saklı olduğunu, gördüğümüz lüzum üzerine sizlerle ve sizin aracılığınızla kamouyu ile paylaşmak isterim.

Emaar Square İstanbul’un Anadolu yakasında yükselen bir diğer projeniz. Bu projenizdeki tasarım hikâyeniz nedir?
Emaar Square konut, alışveriş merkezi, ofis ve otel işlevleriyle, eğlence, dinlence ve sosyo-kültürel mekânları oldukça geniş, yaygın ve sürekliliği olan açık alanlarla buluşturan bir proje. Üç adet yüksek yapıyla şehir dokusunda ve siluetinde dikey bir hareketlilik yakalarken, konut blokları ve yüksek yapılarla kaynaşan açık mekânlar ise, yatay düzlemde canlı bir kentsel ortam sunuyor.

İstanbul Finans Merkezi’ne yakınlığı projeyi nasıl etkiledi?
Emaar Square’in Ataşehir’de yükselen İstanbul Finans Merkezi’ne olan yakınlığı ile Anadolu Yakası’nda hayata geçen raylı ulaşım ve karayolu yatırımları, mimari tasarım sürecinde ofis ve otel işlevlerine özel bir önemin verilmesinde etkili oldu. Günümüzün iş yaşamındaseyahatlerin oldukça sık olduğu ve oldukça hareketli bir dönemden geçirdiği düşünülürse,Emaar Square’ın ofis, otel ve konut bloklarının tasarımında, çağdaş yaşamın kısa süreli konaklama koşulları ile uluslararası düzlemde farklı iş kollarının birlikte çalışma olanakları,bütünleşik bir tasarım yaklaşımına konu olması rahatlıkla açıklanabilir. Çeşitlilik ve dinamizm arz eden konaklama, ticari ve çalışma alanları, Emaar Sqaure’i İstanbul’un yaşam, alışveriş, moda, iş ve eğlence merkezi olmasına katkıda bulunuyor. Teknoloji ve konforu vurgulayan mimari çizgisiyle ofis ve otel kuleleri, İstanbul’un siluetinde göz alıcı, fakat şehrin doğal ve tarihi verilerine saygılı bir duruş sergiliyor.

Prens Adaları ve Boğaziçi manzarasıyla buluşan Emaar Square’in, Anadolu Yakası’nın yeni çekim merkezi olmaya aday bir proje olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Tema İstanbul da İstanbul’un çok büyük projelerinden birisi olmaya aday. Bu kadar büyük ölçekli konut projesi tasarlarken önem verdiğiniz noktalar nedir? Projenin detaylarını da merak ediyorum.
Tema İstanbul, sadece İstanbul’un değil, Avrupa’nın özgün bir kentsel deneyimi, çağdaş mimarlığın heyecan verici bir örneğidir. İstanbul’un hızla gelişen ekonomisini ve uluslararası konumunu güçlendirecek, ticaret, yaşam, kültür, turizm, kongre ve eğlence faaliyetlerini yenilikçi bir anlayışla bir araya getiriyor. İstanbul’un olimpiyat oyunları adaylığında spor alanları için ayrılan olimpiyat parkı alanın hemen güneyinde yer alarak, kentin uluslararası vizyonuna katkı veren mekânları ve işlevleri geliştirmesi bakımından da önem taşıyor.

Siz projenin konut bölümünü mü tasarladınız?
Evet, bizim tarafımızdan Tema İstanbul Konut Bölümü projelendirildi. Ana planın ilkelerine uygun olarak İstanbul’un 21. yüzyıl kent, doğa ve insan ilişkilerine yenilikçi bir yorumu olarak göze çarpıyor. İçe kapanık ve yaşayanlarına sosyal olanaklardan mahrum bırakan örneklerin aksine, ya da sadece üst düzey gruplarına hitap eden gösterişli ama erişilmez kapalı sitelerden farklı olarak kendisiyle, çevresiyle ve kentle barışık bir yaşam alanıdır.

Tema İstanbul Konut Bölümü, uzun yıllar İstanbul’un metruk bırakılmış bir parçasını yeniden doğal özelliklerine kavuşturmaktadır. Ekolojik ve sürdürülebilir mimarinin kentsel ölçekte yenilikçi örneğidir. Arazinin toprak yapısının, yer altı ve yer üstü su rejimi ile bitki örtüsünün ekolojik restorasyonuna olanak tanıyan bir tasarım yaklaşımı ortaya koymaktadır. İnsanın doğanın bir parçası olduğu hissini yaşaması önemsenmiştir.

Yurtdışında birçok proje üretiyorsunuz. Bakü’den, Doha’ya, Bingazi’den Aşkabat’akadar büyük ölçekli, farklı tipolojilerde projeleriniz var. Şu an yurtdışında devam eden projeleriniz hangileri?
Tanzanya’da Safari City Şehir Projesi, Azerbaycan’da Gümrük Akademisi, Rusya’da Vladikavkaz Stadyumu ve Gençlik Merkezi uygulama aşamasına taşındı. Bakü’de City Star, Türkmenistan’da Avaza Otel ve Bingazi’de Tatweer Projeleri ise henüz hayata geçmeyi bekliyor.

Vladikavkaz Futbol Kulubü için bir stadyum projesi tasarladınız. Projenin şehre katkısını sizce nasıl olacak, ve projenin konseptini sizden dinleyebilir miyiz?
Vladikavkaz Stadyumu’nu Rusya Federasyonu’na bağlı Kuzey Osetya - Alania Cumhuriyeti’ndeki Vladikavkaz Spor Kulübü için tasarladık. 70 bin metrekare alan üzerinde konumlanan stadyum 35 bin kişi kapasiteli ve yatırım maliyeti 185 milyon Euro. 2015 yılında tamamlanması planlanan Vladikavkaz Stadyumu’nda hareketli metal panellerle cephe hattına canlılık getirilirken, şehrin simgesi olmayan aday saha çevresindeki kıvrımlı sarmal atrium ise stadyumu çevreleyerek dikkat çekiyor.

Projenin deniz kabuklarının geometresinden yola çıkarak ve şehrin simgesi krallık simgesini baz alarak tasarlamışsınız?
Sizin de bahsettiğiniz gibi deniz kabuklarının geometrisinden ve şehrin simgesi olan krallık tacından ilham alınarak tasarladığımız stadyum, bulunduğu fiziki çevrenin coğrafyasıyla etkileşime girerek güneyindeki dağ sırasıyla dramatik bir sahne oluşturuyor. Ayrıca Vladikavkaz Stadyumu, ana çatı örtüsünde çelik blok kullanılmadan, sadece 50 kilometre çelik kablo kullanılarak tasarlanmış ilk stat olma özelliği taşıyor. Daha önce Türkmenistan’da Asya Olimpiyatları Stadını ve Azerbaycan Sumgayit’da FIFA 4 normlarına uygun stat projelerini de hayata getirmiş bir ofis olarak, bu yeni stadımızla dinamik ve hareketli bir mimari görünüm sunmak, şehrin toplumsal ve ekonomik yaşamına canlılık getirmesini de amaçlayarak tasarladık. Spor sevgisini ise toplumun birleştirici ruhu olarak odak noktasına koyduk.

Tanzanya’da yeni bir yerleşim merkezi kurulması aşamasında sizinle çalışılıyor. Bu proje aslında yepyeni bir kent kurmak gibi mi?
Safari City projemiz Tanzanya’nın Arusha şehrinin batısında mevcut kent merkezinin 8 kilometre uzağında bulunuyor. Tanzanya devleti ekonomik ve sosyal gelişimine paralel olarakArusha’nın ülkedeki turizm ve ekonomik etkinliklerinden daha iyi yararlanması, bir kültür,eğitim ve diplomasi şehri olabilmesi için yepyeni bir şehir kurmak istiyordu. Aynı zamanda Arusha’daki kontrolsüz ve doğal alanları tehdit ederek yayılan kentleşmeyi disipline ederek şehrin hızla artan nüfusunu daha dengeli bir kentleşmeyle buluşturmak hedefindeydi.Yolumuz kesişti ve tam da onların ihtiyaçlarına karşılık verecek güzel bir kent tasarladık. Kesinlikle izole değil, tamamen Arusha’ya katkı veren yepyeni bir kent olarak tasarladık.

Trend haline dönüşen sürdürülebilir enerji, akıllı bina gibi kavramlar için ne düşünüyorsunuz?
Akıl olgusu yaşamımızı kolaylaştıran, güzelleştiren şeyler için geçerli. Yaşamımızda rahatlık, güven ve huzur bulmak için akıllı olana ihtiyaç duyarız. Hiç kimse akılsız binalarda yaşamak istemez. Akıldışı işleyen bir kentin maddi ve manevi zararları insan yaşamını tahammül edilmez derecede alt üst eder. Bir binanın akıl dolu olmasıyla bir kentin akıl dolu olması arasında bir paralellik yok. Yani akıl dolu binalarla dolu bir kentin akıllı kent olacağını düşünmek çok büyük bir yanılgı olur. Kent yaşamının karmaşıklığıyla, çok boyutluluğuyla ve dinamizmiyle baş edebilecek bir akıl imkânsız değil, ama oldukça zor. Bir yapının akıllı olduğunu iddia etmek bir dereceye kadar mümkün olabilirken, bir kentin akıllı olduğunu ileri sürmek gerçekçi olmaz. Çünkü her kent farklı tarihsel süreçlerle değişen sosyal ve kültürel özellikler gösterir. Kendine özgüdür. Kentler benzer olsa bile farklı coğrafi koşullara sahiptir. Bir kentin akıllı olduğunu ileri sürebilmek için sahip olduğu fiziki ve beşeri koşullarını en iyi şekilde yorumlayıp, buna uygun bir yaşam standardı sunması gerekir. Bu da bir planlama sorunu. Planlamayı, tüm ölçekleriyle kabul eden, kurumsallaştıran ve toplumsal yaşamın parçası haline getirebilen kentlerde yaşamanın rahat, güven ve huzur dolu olduğunu düşünebiliriz.

Projelerinizin uluslararası birçok ödül aldığını biliyoruz. Farklı ortamlarda bu ödüller için bir endüstri olarak nitelemeler oluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Mimarlık alanı için ödüller çok önemlidir. İyi mimarlığın yaygınlaşması ve talep edilmesi içiniyi projelerin bir elemeden geçerek toplumun geneliyle iletişim kurması gerekir. Ödüller iyi olanı yücelterek mimarlığın standartlarını sürekli olarak ileriye taşır. Ödüller arasında da seçici olmanın gereğine inanıyorum. Türkiye’nin mimarlık aktörleri uluslararası alanda prestij sahibi saygın ödüllerde giderek daha çok etkin olmaya başladı. Bu tür önemli ödüllerle kurulacak ilişkileri her zaman olumlu bulabiliriz.

Siz bir işveren olsaydınız, projenizi hangi mimara teslim ederdiniz?
Bu benim için cevaplaması hem kolay hem de zor bir soru. Mimarlık bir yaratıcılık ve yenilikçilik alanı ve bu şekilde de desteklenmeli. Benim için temel kriter iyi mimarlığın desteklenmesi ve cesaretlendirilmesi. Bu nedenle sanırım oldukça titiz ve seçici davranırdım.

Ofisinizi bilindik mimarlık ofislerinden farklı yönettiğiniz gözlemleniyor. Bu kadar büyük projeler tasarlanırken uzun çalışma saatleri, haftasonlarının da içine girdiği yoğun günler geliyor akla. Ama sizin ofisinizde bu geçerli değil. Nedir sizin bu düzeninizi farklı kılan ve çalışma saatlerinizi düzene oturtan metod?
Mimarlık bir uyum ve düzen sanatıdır. Yaşadığımız, çalıştığımız ve dinlendiğimiz mekânlarauyum, düzen ve güzellik taşıması beklenir. Ama bu oldukça zor çalışma koşulları içinde işverenlerce hızla talep edilir ve biz mimarlar günlük yaşamımızdan, ailemizden hatta sağlımızdan ödünler verircesine bir tempoyla çalışırız. Öğrenciliğimizden beri sürekli daha iyi olanı arayıp bulma merakı da bizler için çalışmayı yaşamımızın merkezine taşımıştır. iki design group’ta biz bu süreçleri, bizler için daha insani düzeylere çekmek için bir yöntem uyguluyoruz.

Projeleri bir planlama sürecinden geçirerek haftalık iş programları halinde paketleyerek geliştiriyoruz. Bu sayede günlük çalışma süreci her bir mimar için belli oluyor ve ilerliyor.Nasıl ki mimarlık bir uyum ve düzen sanatı diyoruz, biz mimarlar için de çalışma koşullarımıza düzen getirmek yine bizim sorumluluğumuz...

Ofisinizde ayrıca bir iş planı sistemi geliştirdiğinizi biliyoruz. Time table ile kimin hangi işi yaptığını takip ediyorsunuz sanırım. Bundan da söz edebilir misiniz?
Evet. Bu bizler için proje üretim sürecinde bir iç disiplin. Aynı zamanda projelerde edindiğimiz deneyimi geriye dönük analiz ederek bir sonraki benzer bir projede nasıl bir iş planı gerçekleştirmemiz gerektiğini planlamamızı sağlıyor.

En çok hangi tipojide yapı üretmeyi seviyorsunuz?
Benim için mühendislik bilgisi ile malzeme bilgisini harmanlayan projeler çekici açıkçası. Teknolojik ilerlemeyle, tasarım estetiğini yeni yaratıcılıklarla buluşturmanın heyecanınıtaşırım. Bunun yanı sıra yerel mimarinin tüm kültürel altyapısını keşfetmek ve bunu bir sürekliliğe taşımanın önemine inanırım. Yenilikçi ve ilerlemeci olmanın kesinlikle bir arka planı ve kültürünün olması gerektiğini düşünürüm.