Sancaklar Camii’ye Uluslararası Mükemmellik Ödülü!

Son yıllarda Türkiye mimarlık ortamında en çok dikkat çeken projelere imza atan EAA-Emre Arolat Mimarlık’ın Sancaklar Camii projesi, Birleşik Krallık Mimarlar Enstitüsü’nün (RIBA) duyurduğu en iyi yeni 20 yapı arasına girerek Uluslararası Mükemmellik Ödülü’nü aldı.

Son yıllarda Türkiye mimarlık ortamında en çok dikkat çeken projelere imza atan EAA-Emre Arolat Mimarlık’ın Sancaklar Camii projesi, Birleşik Krallık Mimarlar Enstitüsü’nün (RIBA) duyurduğu en iyi yeni 20 yapı arasına girerek Uluslararası Mükemmellik Ödülü’nü aldı.

İstanbul’dan sonra Londra ve New York’ta ofis açan EAA - Emre Arolat Mimarlık’ın uluslararası başarıları devam ediyor. Sancaklar gibi özel bir proje ile geçtiğimiz yıllarda da Singapur'da düzenlenen Dünya Mimarlık Festivali’nde "Religious Buildings" kategorisinde, 1.lik ödülüne layık görülmüştü.Sancaklar, Birleşik Krallık Mimarlar Enstitüsü (RIBA - The Royal Institute of British Architects), dünyanın en iyi yeni binalarını değerlendiren, bu alandaki en prestijli ödüllerden biri olarak kabul edilen RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülü 2018’e yapılan başvurular arasından seçildi. Yenilikçi düşünceleri hayata geçirebilen, kullanıcılarına ve fizik mekana katkı sağlayan, tasarım olarak mükemmelliği ve mimari hırsı yansıtan çalışmaların ödüllendirildiği RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülleri'nde bu yıl, kamusal alan tasarımlarından konut projelerine kadar çeşitli ölçek ve niteliklere sahip yirmi ayrı proje ödüle layık görüldü. Yarışmaya katılan projeler büyüklük, tür ve bütçelerinden bağımsız olarak değerlendirildi. Bir mağarayı andıran camii, ibadet etmek için gösterişten uzak, yalın bir iç mekana sahip. Kıble duvarı boyunca yer alan yarıklar, ibadet alanının yönelimini güçlendirirken, güneş ışınlarının da iç mekana süzülmesini sağlıyor.

Yapının Mimarı Emre Arolat, Büyükçekmece'de bulunan camiyi Arolat şöyle tanımlıyor; "Genellikle cami yapımı sosyal bir gösteriş aracına, cami mimarlığı da bu gösterişin ete kemiğe bürünmüş nesnesine aracılık ediyor. Ancak benim yapacağım sade ve mütevazı olacak. Bu çalışmam Osmanlı'daki kent duvarı, duvardan sonra avlu, son cemaat yeri, ondan sonra esas ibadet yeri silsilesi çok kentsel bir kurgu. Direksiz, hiçbir konvansiyonel yapısal unsur barındırmayan bir mekân olacak. Caminin üst avlusundaki parkın etrafını çevreleyen yüksek duvarlar, dışarıdaki karmaşık dünya ile kamusal parkın huzurlu atmosferi arasındaki belirgin sınırı vurguluyor.”