Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından onbirincisi verilen Genç Mimar Ödülü’nü, iki genç kadın mimar tarafından kurulan Slash Architects almaya hak kazanan iki ofisten birisi oldu.
Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından onbirincisi verilen Genç Mimar Ödülü’nü, iki genç kadın mimar tarafından kurulan Slash Architects almaya hak kazanan iki ofisten birisi oldu.
Dünya Mimarlık Festivali gibi mimarlık dünyasının önemli organizasyonlarından birisinde de 38° 30° Butik Peynir Fabrikası projesiyle Slash Architects & Arkizon Mimarlık "Tamamlanmış Yapılar" bölümünde, "Üretim, Enerji ve Geri Dönüşüm" kategorisinde ödül almışlardı. Bu önemli başarılara imza atan ve artık isimlerini sıklıkla duymaya başladığımız, 2013 yılında Şule Ertürk Gaucher ve İpek Baycan tarafından "glaister||gaucher architects" adı altında kurulan ve çeşitli ortaklıklarla kendini çoklamayı hedefleyerek kurumsal kimliğini yenileyen slasharchitects, kentsel tasarım, mimari, iç mimari ve uygulama alanlarında çalışmalarına devam ediyor. Biz de bu ay kurucu ortaklarından İpek Baycan ile söyleşi yaparak, bu başarılarının arkasında yatan hikayeyi sorduk.
Mimarlık mesleğine nasıl başladınız?
Mimarlık mesleği ile tanışmamız son derece tesadüfi oldu aslında ikimiz için de. İkimiz de mesleğin içine girdikçe daha çok sevdik ve kapsamını öğrencilik yıllarımızda zamanla anladık. Mimarlık zaman içinde bir yaşama biçimi haline geldi. Öğrencilik yıllarında tasarımın total olarak ele alınması gereken bir mesele olduğunu gördük. Tasarım konusu; biçimi, parametreleri ve ölçeği değişse de bir yaklaşım biçimi olarak kendini gösteriyor.
Mesleğe her ikimiz de öğrenimimizin ardından yüksek lisansımızı ilgilendiğimiz konular üzerine yaparak başladık. Akabinde çalıştığımız ofislerde rollerimiz mimarlık mesleğinde eğilimlerimize göre şekillendi. Her ikimiz de hem okuduğumuz hem de çalıştığımız dönemlerde bir yandan da freelance (proje bazlı) çalışmalar geliştirdik. Bu çalışmalar bizim mimarlık alanının genel anlamda yelpazesinin ne kadar geniş olduğunu görmemize önayak oldu.
Ofisini bu kadar genç yaşta kurmanızı buna mı bağlamalıyız?
Evet, aslında kendi ofisimizi bu denli gençken kurmakta karar kılmamızın ve mesleğimizi kendi tasarımlarımız üzerinden icra etmekte tutkulu olmamızın altyapısı mesleğe yukarıda bahsettiğim şekillerde yaklaşmış ve başlamış olmamız diyebiliriz.
İki kadın ve genç mimar olarak çalışmanın zorluklarını yaşıyor musunuz?
Türkiye’de özellikle genç mimar olarak yer edinmenin oldukça zor olduğunu söyleyebiliriz. Bunun birincil sebebi, mimarlıkta doğal olarak ilk etapta uygulanmış işlerin kısa sürede ortaya çıkmamış olması oluyor. Mimari bir ürünü düşünsel olarak ortaya koymanın ardından uygulanmasına kadar aşılması gereken ciddi adımlar ve aşamalar var. Her bir aşamada genç mimar olmanın zorlukları ile karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Bu zorluklar kadın ya da erkek olmaktan öte bizce genç olmaktan ve kendinizi tanıtmanın zorluklarından kaynaklanıyor.
Öte yandan doğru müşteriler ile karşılaşıldığında genç olmak bir avantaja da dönüşebiliyor. Güncel tasarım biçimlerini takip etmek, yeni girişimciler ile aynı dili konuşmak ve dinamik olmanın verdiği esneklik bizim avantajımıza.
Arkitera Genç Mimar Ödülü'nü almaya hak kazanan iki ofisten birisi oldunuz. Bu ödülü almanızda sizce önemli etken neydi?
Jüri raporundan da anladığımız üzere iç mimarlık ve mimarlık kanalında aynı hassasiyet seviyesinde tasarımlarımızı geliştiriyor ve uygulatıyor olmamız bizim bu ödüle layık görülmemizde en büyük etkenlerden. Tasarımlarımızda hem uygulamanın hem de tasarımın sınırlarını zorlayan öğeler var ve bunlar hiç bir zaman ayakları yere basmayan öneriler değil. Bu da en iyi tasarımlarımızın uygulanmış örneklerinde görülebiliyor. Genç bir mimarlık ofisi olarak tasarım ve uygulama alanındaki etkin rolümüz Arkitera Genç Mimarlık ödülünü kazanmamızda rol oynadı.