İzmir kent merkezinde daracık sokaklarda gezerken güneş ışıkları üzerine kırılan çarpıcı bir bina çıkıyor karşınıza. M artı D Mimarlık tarafından tasarlanan Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Hizmet Binası geometrik rölyef cephesi sayesinde sokağa ışık saçıyor.
İzmir kent merkezinde daracık sokaklarda gezerken güneş ışıkları üzerine kırılan çarpıcı bir bina çıkıyor karşınıza. M artı D Mimarlık tarafından tasarlanan Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Hizmet Binası geometrik rölyef cephesi sayesinde sokağa ışık saçıyor.
1987 yılında İzmir’de kurulan M artı D Mimarlık Metin Kılıç ve Dürrin Süer yönetiminde mimarlık hizmetlerini sürdüren köklü bir ofis. Dürrin Süer ve Metin Kılıç tarafından kurulan M artı D Mimarlık, yapı pratiği ve akademik ortam deneyimlerini birleştirerek konut, ticaret, sağlık, eğitim binaları gibi çeşitli konularda ve kentsel tasarım gibi farklı ölçeklerde projeler üretiyor. Eğitim ve pratiği bütünleştiren tutumlarıyla ürettikleri projeler ortakların günümüzün mimarlık kültürüne katkılarının da izlerini taşıyor. İzmir Urla’daki Olive Evleri, Bursa’daki OİB Lisesi gibi modern mimarlığın örneklerinden bir çok projeye imza atan Süer ve Kılıç çağdaşlığı projelerinde yoğun olarak hissettiriyorlar. Çağdaş eğitim yaklaşımlarının gereksinim duyduğu öğrenci etkileşiminin destekleneceği mekanların yaratılması düşüncesi de özelikle eğitim yapılarının ana fikrini oluşturuyor.
İzmir’in merkezinde oldukça dar bir sokakta yer alan bitişik nizam bir parseldeki Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Hizmet Binası MartıD Mimarlık tarafından geçtiğimiz yıl hayata geçmiş. Biz de bu ay Dürrin Süer ve Metin Kılıç’a bu yapıyı ve tasarım önceliklerini sorduk.
Projenin tasarım süreci başlangıcını sizden dinleyebilir miyiz?
DS: Jeoloji Mühendisleri Odası yönetim kuruluyla yaptığımız ilk görüşmelerde, beş kat imarlı olan binanın, kamuya açık bir kafeterya/bistro, kütüphane, toplantı ve çalışma mekanlarından oluşan bütüncül bir kurguyla çalışılması talebi doğrultusunda etütler gerçekleştirdik. Ancak sonra, binanın bir dolaşım çekirdeğine bağlı, bağımsız katlardan oluşan ofis binası olarak kurgulanmasının daha esnek bir işletim olanağı sağlayacağı düşüncesiyle karar değiştirdik. Bunun üzerine zemin katta bağımsız girişli bir kafeterya ile bir ortak çekirdeğe bağlı 4 ofis katından oluşan katlı bir yapı kurguladık.
Binanın geometrik cephe tasarımı fikri nasıl oluştu?
MK: İzmir’in dar sokaklarından birisinde olan projenin, bitişik nizamda, 6,65 metre cepheli ve kat alanı 75 metrekare gibi kısıtlı bir alanda yer alması, dolaşım ve servis çekirdeği parselin dar kenarlarından birine yaslanarak ofis kullanım alanını mümkün olan en geniş boyutlara taşımayı tercih ettik. Binanın hem doğal ışık alabildiği hem de sokakla görsel bağ kurabildiği kuzey cephesini, kütle karakterini yansıtmak amacı ile özel olarak çalıştık. Binanın işlevi ve kullanıcılarının mesleki uğraşları ile topoğrafya ve yüzey ilişkisini referans alarak rölyef yüzey tasarladık. Bu geometrik rölyef cephenin meydana getirdiği farklı ışık kırılmaları ile iç mekanda gün boyu süren dinamik bir etki yarattık diyebiliriz.